26 Tem 2012

tmok ne iş yapar?

          OLİMPİYAT MEŞALESİ, MESELE EDİLMELİDİR.

          Kamuoyu, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesini / TMOK olimpiyat adaylığı konusunda faaliyet yürüten ve bol dış seyahatleri olan bir kurum olarak algılıyor. Ancak oldukça hatırlı gelirlerinden bazı spor tesislerinin yenilenmesi ve tamiri için yaptıkları harcamalar da gözden ırak tutulmamalıdır.
          Bilmiyoruz birazdan sözünü edeceğimiz konuda TMOK’un böyle çabaları var mı; ama olmalı diye düşünüyoruz. Her seferinde adaylık için sarf edilen para daha doğru bir amaç için harcansa acaba ülkenin tanıtımına en az olimpiyat adaylığı kadar katkı sağlamaz mı?
Örneğin bütün olimpiyat meşalelerinin Antalya / Çıralı’daki Yanan Kayalar’ın ateşiyle yakılmasının olimpiyat efsanesinin uygunluğu savunulabilir. Olimpiyat meşalelerinin Çıralı'da yakılarak taşınması için çaba gösterilmesi bugünkü halde olimpiyat adaylığı için çırpınıp durmaktan çok daha gerçekçi olmaz mı?
          Üstelik bu uygulama olayın ruhuna uygun bir girişim olacaktır. 
          Batı kültürünün bir ayağı olduğu söylenen antik Ege kültürü ve mitolojinin şahitliği bu çabanın haklılığını destekleyecektir. 
                                                     ****
          Sözkonusu mitolojik öyküye göre; av sırasında kaza ile kardeşini öldüren Bellerophontes kral babası tarafından başka bir ülkeye sürülür. Ancak terslikler yakışıklı prensin peşini bırakmaz. Gittiği ülkenin kraliçesinin iftirası üzerine yeniden sürgün edilir.
Aslında sığındığı son ülke olan Likya’ya öldürülsün diye yollanmıştır. Fakat kral onu tehlikeli bir göreve yollayarak, ortadan kaldırmayı daha doğru bulur. Bellerophontes'ten Olimpos dağında yaşayan Chimera’yı öldürmesini ister. Chimera, ağzından alevler saçan başı aslan, gövdesi keçi, kuyruğu yılan olan korkunç bir canavardır.
          Sürgün prens, Mitolojik tanrıların yardımıyla kanatlı at Pegasoss’u ele geçirir ve Chimera’yı öldürmek için havalanır. Alevler saçan canavarı gördüğünde elindeki mızrakla onu vurarak  yerin yedi kat dibine gömer. Ve fakat Chimera’nın ateşi yerin altında yanmaya devam eder.
          Bir kahraman olarak Likya'ya dönen Bellerophontes şerefine sportif yarışmalar düzenlenir. Atletler, Chimera’nın kutsal ateşiyle tutuşturdukları meşalelerle Olimpos kentine koşarlar.
          Söylenceye göre Antik Olimpiyatlarda yakılan olimpiyat ateşinin esin kaynağı budur. Olimpiyatlarda yakılan “olimpiyat meşalesinin” kökeninde işte bu efsane yer alır.
          Bugün Antalya il sınırları içindeki Çıralı ya da Yanan Kayalar denen doğa harikası yerin öyküsü budur.
                                                          ****
          Adaylar açıklandığında İstanbul’un 2012 Yaz Olimpiyatlarına aday olan beş şehir arasına bile girememesi herkesi şoke etmişti. Londra’nın ikinci kez ev sahipliği ile yapılacak 2012 olimpiyatlarından başlamak üzere olimpiyat meşaleleri geleneksel olarak Antalya Çıralı’dan taşınsa fena mı olur yani?
          Onlar en iyisini bilirler ama TMOK’ tan naçizane talebimiz; olimpiyat meşalesinin mesele edilmesidir.

03.09.2009 / BURSA MEYDAN GAZETESİ

21 May 2012

Bamsı Beyrek Banu Çiçek Bağlamında Netekim...

Türk Kültürü Diye, Neyi Şey Ettiniz ki?
19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Samsun’a çıktı. Bu tarih Türkiye’nin bir ulus devlet olarak tarih sahnesine çıkmasında en önemli başlangıçtır. Sonrasında gerçekleştirilen Anadolu kongreleriyle halk Mustafa Kemal’in önderliğinde emperyalizmle savaş kararına varmıştı. 
Kurtuluş savaşından sonra bu önemli tarih, ulusal bayram olarak kabul edildi.
****
Bu yıl, AKP hükümetinin aldığı karar gereği 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı “alışılmış şekilde” kutlanmaktan men edilmiş oldu. Başbakanın deyişiyle resmi bayram, sivilleşmiş oldu.
Ne var ki sonuçta ortaya çıkan tablo “memlekette bölünmemiş bir resmi bayramlar kalmıştı; Allahın izniyle o da halloldu” şeklinde idi. 19 Mayıs’ı herkes kendi meşrebine göre kutladı. Çinli akrobatlarla coşanlardan, matrak oynayarak “ecdad-ı Osmaniye-yi” ananlara kadar ne aranırsa o vardı yani…
Sadece Samsunda stadyum gösterisine onay verildi.
Patırdı da orda koptu zaten…
****
Samsun'da Bayram etkinlikleri kapsamında bir kadın sporcu ile erkek sporcunun güreşmesi gündeme bomba gibi düştü.
Olacak iş değildi, yani…
Kabak, en büyük mülki amirin yani valinin kafasına doğru yol alırken; Samsun Valisi Hüseyin Aksoy, “Bu etkinlikler sırasında ata sporumuz olan güreş içinde yer almayan bir bayan ile bir erkek sporcunun gösterisi ile ilgili inceleme başlatıldı” dedi. (1)
Acaba öylemi?
Yani gerçekten de Türk kültürü içinde bunun yeri yok muydu yani?
Peki biz Türk kültürünün temellerinden sayılan Dede Korkut Destanına’mı inanacağız yoksa törenlerin doksanüçüncüsünü idrak eden vali beye mi inanacağız?
****
Dede Korkut Hikayelerinde Kam Püre’nin oğlu Bamsi Beyrek ile Banu Çiçek Hatun’un güreş tuttukları yazılıdır. Banu Çiçek ok atıp, güreş tutarak yarıştığı beşik kertmesini ancak bundan sonra eş olarak onaylar.  Bu geleneğin hala Çankırı’da düğünlerde devam ettirildiği söylenmektedir. Çankırı düğünlerinde kayınvalide ile kayınpeder Bamsi Beyrek ile Banu Çiçek temsili güreş tutarlar.(2)
****
Konunun mahrem tarafı sayılan Güreşçi Nurcan Kılıç ise durumu şöyle açıklıyor: "Dünkü olayda erkekle güreşmemde hiç bir kasıt yoktu. Güreş tekniklerini gösteren şov yapacağım kadın arkadaşım gelmedi. Tek kalınca protokolün önünde mahcup duruma düşmemek için benden yaşça küçük bir güreşçi arkadaşımla güreş tuttum. Hiç bir art niyet olmadan güreşip, tekniklerimizi gösterdik. Bu şekilde gündeme gelmek istemezdim. Biz sporcuyuz. O bir müsabaka değil, bir şovdu. Biz gösterimizi yaptık." (1)
****
Değerli büyüklerimiz, abilerimiz ablalarımız; sizi ne Türk destanları kesiyor, ne Türk'ün ateşle imtihanı, ne de insanların püri pak niyetleri...
Yani şu mübarek bayram günü, stadyumda o kadar kişinin önünde başka bir şey olacağını hayal edip korkuya kapılabiliyorsunuz. Allahını severseniz siz ne içiyorsunuz da böyle güzel kafa yapıyor, bir deyiverin hele...



4 Mar 2012

hacettepe

          Hacettepe’nin Başına Gelen        

            Bursalılar için Nejat Biyediç, Bursaspor’a hizmetleri olan bir spor adamı olmanın ötesindedir. O Bursalılar için  “imparatordur.”
Hoca, şu günlerde lösemi hastalığıyla mücadele etmektedir. Tedavi için bulunduğu Almanya’dan dönüşünde uzmanların önerisi ile bir fizyoterapiste gereksinimi olmuştu. Bizde kendisine bu alanda deneyimli bir meslektaşımızı tavsiye ederek “Hacettepe mezunudur” diye eklemiştik. İmparator önce bir duraklamış sonra gülerek doping skandalına atfen “Hacettepeli olmak makbul mü” diye sormuştu.
Bir Hacettepeli olarak pek de farkında değildik, ama anlaşılan o ki ülkenin en saygın üniversitelerinden olan Hacettepe, dopingle ilgili malum skandal nedeniyle spor camiasında epey prestij kaybetmişti.
****
            Dedikleri gibi, hayatın garip cilvesi herhalde…
Hacettepe Üniversitesi sporla ilgili bahtsızlıkları yaşarken üniversitenin başında başarılı bir spor adamı sayılan Prof. Dr. Uğur Erdener bulunuyor.
Rektör Erdener, Okçuluk Federasyonu başkanı olarak uluslararası düzeyde etkinlikleriyle biliniyordu. Fakat her nedense Hacettepe rektörü olduktan sonra amatör spor branşlarını değil de profesyonel futbol takımını aktifleştirmişti. Üniversitenin kaynaklarını profesyonel bir spora harcaması dikkat çekmişti.
****
Ardından doping rezaleti patlak verdi.
Hacettepe Doping kontrol Merkezi’nin Fenerbahçeli bayan basketbolcu Diana Taurasi’yi dopingli kaydetmesi ve ardından yapılan itirazlarla yanlışlığın ortaya çıkması tam bir skandal oldu.
Fenerbahçe’nin Amerikalısı Taurasi ülkesine döndü ve sporu bıraktığını açıkladı.
Skandal karşısında güç durumda kalan rektör Uğur Erdener, dopingle ilgili olarak yapılan hatanın tüm Hacettepe Üniversitesi’ne mal edilemeyeceğini belirterek, laboratuar ile ilgili tüm tedbirlerin hızla uygulamaya konulacağını, bu çerçevede laboratuarın tümüyle kapatılmasının söz konusu olabileceğini açıkladı. Mağdurlardan özür diledi.
Oldu da bitti, maşallah!
Rektörlük, yaptığı ileri demokratik açıklamalarla olayın kapanacağını düşünüyordu ki, kapısına siyah çelengi asıverdiler. Olan biteni içine sindiremeyenler,  o bildik muktedir yöntetici tarzını deşifre ediverdiler. Üniversiteli Fenerbahçeliler Birliği/1907 ÜNİFEB, olaylar üzerinden geçen zamana rağmen kayda değer bir şeylerin yapılmamasını protesto ederek Hacettepe Üniversitesi Türkiye Doping Kontrol Merkezi önüne siyah çelenk bırakarak, sorumluları istifaya davet ettiler.
Demeye kalmadı, bu kez de haltercilerin protestosuyla karşılaştı Hacettepe. Nurcan Taylan, Sedat Artuç, Gülbeyi Akti gibi milli sporcular doping numunesi vermeyi reddettiler.
****
Kamuoyuna ulaşan Hacettepeli son haber yine can sıkıcıydı. Türkiye Erkekler Basketbol 2. Ligi/B Grubu’nda yapılan Hacettepe Üniversitesi-Selçuk Üniversitesi maçının bitiş düdüğüyle birlikte olaylar çıktı. Tekme ve yumrukların havada uçuştuğu olaylarda çok sayıda sporcu darp edildi. Selçuk Üniversitesi basketbol şubesini kapatabileceğini açıkladı.
            Valla Hacettepe’ye dokunan yanıyor.
Rektörü spor adamı sayılan bir üniversitenin üstelik sporla ilgili olarak başına gelenler, pişmiş tavuğun başına gelmemiştir. Yazıktır. Ya rektör Hacettepe’den ya da Hacettepe rektörden kurtulmalıdır. Olmadı, bir kurşun falan mı döktürmelidir, faydası olur mu acaba?

            22.03.2011 Meydan Gazetesi