Hazır Onur Askerde İken…
17 Aralık yolsuzluk operasyonuyla beraber hükümet ve Gülen
Cemaati yandaşlarının salvoları sürüyor.
Ülkemizde, dünya da eşi
benzeri olmayan bir yolsuzluk ve rüşvet tartışması cereyan ediyor. Hırsızdan ve
hırsızlıktan hiç bahsedilmeden sürdürülen bir tartışma bu… Her kafadan
bir ses çıkıyor. Fakat çalınan çırpılan paradan hiç söz edilmiyor. Ivıdık,
zıvıdık mevzularla iş sulandırılıyor. Yok, beddua etti, etmedi; paralel devlet
mi, eşkenar devlet mi yoksa kutu kutu pense mi gibi konular… Yolsuzluk ve
rüşvet soruşturmasının gargaraya getirilmeye çalışıldığı kanısı giderek
güçleniyor.
Bunlar, mesela Maviş Eşme’nin
acısını şuncacık azaltmıyor bile…
****
Maviş
Eşme kim mi?
Yirmi bir yaşında… Yoksul… Genç bir kadın, Maviş Eşme… Hikâyesini hiç duymadığımız
milyonlardan biri… Konya’nın Ereğli İlçesin de soğuktan ölen Ayaz bebeğin annesi…
Gazetelerin yazdığından biliyoruz…
Eşi Çanakkale’de asker olan genç anne, iki çocuğu ile
birlikte camları kırık olduğu için naylon çekilmiş, tek odalı kerpiç bir evde
kalıyormuş. Çevreden topladığı odunlarla
evini ısıtmaya çalışan Maviş hanım, gece saat 03.30 sıralarında bebeği
Ayaz’ı emzirmek için uyandığında henüz kırkını doldurmamış oğlunu soluksuz
buluyor.
****
Genç annenin ölüm
çığlığı attığı günden birkaç gün sonra…
Konya da Selçuklu İlçesi Şems Tebriz-i Mahallesi Kadı İzzettin
Camisi’nde cuma namazında “müslüman müslümana beddua etmemeli, dua
etmeli” diye hutbe veren imamla cemaat birbirine giriyor. İmam, tepki
gösterenleri Fetullahçı diye suçlayıp, sıvıyor…
****
Ayaz bebek öldükten iki gün sonra…
Ülke televizyonları 17 Aralık
münazaraları için sahaya sürülen aslan parçalarını
izlemeye devam ediyor. Konuşmacılar çok şık ve fakat cansiperane, acımasızca vuruşuyorlar.
“Çete, cunta, hain, faiz lobisinin adamları, beraber yürüdük biz bu yollarda,
savcı, başsavcı” gibi kelimeler çok sık tekrarlanıyor. “Profesör” unvanı taşıyanları
en ateşlileri… Mesela adam, “Türkiye’de
milli gelir 15 bin doları buldu; yolsuzluk olsa bu olabilir mi?” diyor ve
ekliyor: “paralel devlet, hesap verecek
elbet!”
****
Aşağı yukarı paralel saatlerde…
Otopside, soğuktan zatürre olup
öldüğü kaydedilen Ayaz bebeğin askerdeki babası Onur’a cenazeye katılması için
izin veriliyor.
****
Askerden gelen babanın ölüm izni sürerken…
Zaman gazetesi yazarı Hüseyin
Gülerce diyor ki: “Bu kavga bitmeli, yoksa hepimiz altında kalırız “
He-pi-miz
? Kim ki, he-pi-miz? Maviş hanım mı, asker kocası Onur kardeş mi yoksa Tofaş’ta
çalışan işçi Mehmet mi he-pi-miz? Değil, tabi…
Diyor ki Gülerce, güzelce:
BURSA’DA MEYDAN 31 Aralık 2013 Salı
Diyor ki Gülerce, güzelce:
”Ailelere
ateş düştü. Baba, oğul ve eşler arasında farklılıklar meydana gelmeye başladı.
Kimi yapılanları tasvip ediyor, kimi 'Başbakanımı götürmeye çalışıyorlar'
diyor. Ben bunun derinleştiğini gördüğüm için bu tepkiyi verdim. Bu,
seyredilecek ayrışma değil. Hepimiz aynı gemideyiz. Gemi batarsa, bundan
Türkiye zarar görecek. 'Cemaat mi, Hükümet mi haklı?' boyutunu aştım. Burada
fedakârlık gerekiyor. Sayın Başbakanın bir çağrı yapması ve 'Ben 75 milyonun
Başbakanıyım. Şimdiye kadar olan oldu; ama bu iş tehlikeli yere doğru
tırmanıyor' demesi lazım" diyor.
Gülerce’nin
beyanındaki anahtar kelimeler şöyle: Götürmek, seyredilecek, gemi, cemaat,
hükümet, fedakârlık, olan oldu…
****
Ortada sanki cumhuriyet
tarihinin en büyük yolsuzluğu olduğu söylenen şey değil de, başka bir şey var.
Başka bir şey var… Başka bir şey… Başka…
Aslında bizden duymuş
olmayın ama hepinizi altta kalmaktan, geminizi de batmaktan kurtaracak bir yol
var: “Suriye ile savaş! Vallahi billahi ilaç
gibi gelir, hacı abi… Milli birlik ve beraberlik gibisi var mı? Hem hazır Ayaz bebeğin
babası Onur da askerde iken, değil mi ya, mis… mis…” ?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder