Bursalı TÜSİAD Başkanı Muharrem
Yılmaz, 17 Aralık sonrası ülkenin içinde bulunduğu keşmekeşe dikkat çekmek
istedi; “Böyle giderse yabancı sermaye
ülkemize gelmez” dedi.

Hadi bakalım!
Hadi diyelim, vatana ihanetle suçlanan kişi işçi, köylü
ya da aşağı reayadan biri olsa, askeri darbelerden, hak arama mücadelelerinden hain
ilan edilmeye alışıktır.
Da, bu adam Türkiye’nin en kaymak tabaka sanayicilerinin
temsilcisi! Cuntanın, imlediği dik başlı yoksul “hainlerin” tersine, “yabancı sermaye gelmezse ne yaparız” diye
kaygılanan zengin biridir.
Bu insana yapılır mı şimdi bu?
Evet, hep yapıldığı gibi baş kaldıran bir
yurttaşa, hele bir de solcu ise uluorta hain demek makuldür. Ama herkes o
nitelemenin gerçek “hainlikle” ilişkili olmadığını bilir. Bu sıfat sindirmek,
ötekileştirmek, itibarsızlaştırmak ve en ağır cezayı vermenin zeminini
hazırlamak için kullanılır. Başbakan Adnan Menderes’in şürekâsı şair Nazım
Hikmet’i hain ilan etmişti ve büyük ozan o ünlü şiirini yazmıştı: ” …Vatan
çiftliklerinizse / kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse
vatan/… kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan…/ben vatan hainiyim.”
Çiftlikler, kasalar, çek defterleri ile vatanseverlik
birbirine karıştığında bu soygun ve yolsuzluklara karşı olanların vatan
hainliği kaçınılmaz oluyor, tabiatıyla.
Şimdilerde yeniden parlatılmaya çalışılan Osmanlıcılık
ideolojisine atfen o döneme ait dört dörtlük, kaşı gözü yerinde bir “vatan
satışı” belgesini okurların dikkatine sunalım. Osmanlı İmparatorluğu (1914)
Arap coğrafyasındaki topraklarını korumaya çalıştığı yıllarda, İngiliz General
Robertson tarafından ünlü casus Lawrence’e çekilmiş bir telgraf dikkat
çekicidir: “…yüzbaşı Lawrence Basra
körfezindeki vaziyeti halletmek için Mezopotamya’daki Türk liderlerden Halil paşayı veya Necip’i satın almaya bak ki ancak
bu şekilde Townsheend ve askerleri serbest kalabilir. Bu vazife için sana rüşveti 1 milyon sterline kadar yükseltme
hakkı tanınmıştır.” (*)
Bu örnekte de görülebileceği gibi hain olmak öyle kolay
değildir. Ciddi işlerdir bunlar… Satın alanın muhatabı olabilecek kadar malik
olmayı, onunla benzer frekansta bulunmayı gerektirir. Öyle önüne gelene vatan
haini yaftası yapıştırmakla bu iş hakikaten yani ciddiyetini kaybeder…
(*)Teşkilat-ı Mahsusa Ergün Hiçyılmaz / Kamer Yayınları 3.
Baskı, Sayfa 143-144
BURSA DA MEYDAN / 31 Ocak 2014
