Hareket
Çekmek
Aslında
bu “hareket çekme” fiili yüzünden ortaya çıkan gerginlikler Türkiye de kim
bilir nelere mal olmuştur?
Ülkemizde
çoğu vakada tartışmalar ağız dalaşıyla başlar. Başlangıçta öyle direk küfür,
cebir falan olmaz. Rakip, keskin bakışlarla ve daha çok da sert bir ses tonu
ile üstünlük sağlamaya çalışır. Fakat meselenin hallolma kertesinin aşıldığı
an, evet o an hareket çekme anıdır.
Hareket hemen daima bir el kol işaretiyle çekilir.
Kavgada bu an, işin renginin değiştiği andır. Geleneklerimize (!) göre karşı taraf
bu hareketi görür görmez; “hareket çekme
lan, yoksa hareketin Allaanı görürsün!” diye höykürmek zorundadır.
Biraz sonra gerçekleşecek fiziksel temas, “kavgada yumruk
sayılmaz” atasözümüzün de kaynağıdır. Bu mertebeye ulaşmış bir kavganın sonucunu
artık Allah bilir. Ama gazetelerin
üçüncü sayfasına konu olan haberlerin çoğu aşağı yukarı bu mekanizmayla gerçekleşir.
Bıçaklamalar, kafa-kol kırmalar hatta öldürmeler…
Milletimizin gerçeklerinden biridir maalesef, bu…
****
Millet kişisel kavgalarını bu ritüelle hallediyor da onun
temsilcisi olduğunu söyleyen siyasilerin kavgaları sanki farklı mı oluyor? Değil
tabi!
Her partinin bir “hareket çekme” simgesi yok mu mesela?
AKP 2013’te Mısırlı Araplardan devşirdiği rabia
parmaklarını, MHP 1984’te Hıristiyan Gagauz Türklerinden aldığı kurt başı
işaretini, sol partiler 2. Dünya savaşında Hitler faşizmine karşı Victory
/zafer kelimesinden esinlenen “V” harfini kullanır.
Bu işaretler taraftarlar arasında bir selamlama biçimi
olarak kullanırlarken, rakiplerle kavgada hareket çekmek, meydan okumak
amacıyla kullanırlar.
Bunun en yakın örneğini 30 Mart yerel seçimleri sonrası, Başbakan Erdoğan’ın balkon konuşması dedikleri şeyde gördük.
Seçim süresince aile fertlerinin ve dört bakanının
yolsuzluk, rüşvet iddiaları sürekli gündemde tutulmuştu. Fakat işte seçimler
neticesinde kısmen oy kaybetse de partisinin mevcut durumu koruduğunu ve bu
durumun bir başarı olduğunu düşünen muzaffer lider, elbette hareketini
çekecekti. Sonuçta kendisine oy veren yığınlar, muhaliflerin yolsuzluk, rüşvet,
hırsızlık iddialarını ciddiye almamıştı.
Uzun terasta Başbakan’ın hemen yanında mahdumu Bilal ve tüm
aile efradı olmak üzere partililer, bakanlar ve müstafi Egemen Bağış yan yana
sıralanmıştı. Aşağıda, kendinden geçercesine coşmuş partili kalabalığın nümayişi
ve fonda dombıra müziği çın çın ötüyordu. Her şey dört dörtlüktü.
Başbakan konuşmaya başlamadan önce sıkı bir rabia
“hareketi çekmeyi” ihmal etmedi; hem de iki elle birden… Bu, taraftarlarına bir
selam olduğu kadar, muhaliflerine karşı da bir meydan okumaydı. Geleneklerimize
göre karşı taraf bu hareketi görmezden gelemezdi, elbette…
Memleketimizin siyasi gerçeklerinden biri de maalesef,
budur. Biliyorsunuz…
4 Nisan 2014
siyasi parti mi? ailesi mi? seçim kazanan...
YanıtlaSil