Bursa şehrinin bir vicdanı varsa; bu vicdanın seslerinden birinin Ali Turan olduğunu söyleyebiliriz.
Eski bir terzi olan emekli Ali Turan kamuoyunca fahri çevre müfettişi ve veteran atlet kimliğiyle tanınıyor. Bursa da çevre, doğa ve şehirleşmeyle ilgili ne yanlış varsa sesini yükseltiyor. İdari kademelerle görüşüyor, dilekçeler veriyor; olmadı davalar açıyor. Bütün bunları yaparken itiliyor, kakılıyor, tehditler alıyor. Yılmıyor. Üç kuruşluk emekli maaşını harcıyor. Ama “eyvallah” etmiyor.
Ali bey şimdilerde teknolojinin olanaklarından da yararlanıyor. Edindiği dijital fotoğraf makinesi ile tespitlerini yapıyor. Hafız kartı Bursa’nın dört bir yanından görüntülerle dolu… Çoğumuzun önünden geçip gidiverdiğimiz terk edilmiş yapılar ya da tarihi öneme sahip eserler hep vizöründe…
Bunlar Ali beyin rutin işleri sayılabilir. Ancak o sadece bu alanda değil haksızlığın, hukuksuzluğun ya da akla ve vicdana aykırı her şeyin karşısındadır.
Orhaneli deki Sada Kanyonu’nda antik hamamın kaplıca suyuna bazı açıkgözlerce el konulmasına tepki gösterirken, merinos parkına yapılan otoparka savaş açar ya da Bursaspor taraftarının çıkardığı olaylar nedeniyle sorumlu gibi gösterilen Bursa Valisine destek olmak için elinden geldiğince çaba harcar. Öte yandan veteran atlet olarak katıldığı yarışlarda kendi ifadesiyle gayri ciddi kategori düzenine isyan eder…
Velhasıl asi bir Karagözdür, Ali bey…
Sizin fahri çevre müfettişliği gibi bir sıfatla şehri savunmaya çalışmanızı takdirle izleyenlerdeniz… Son olarak Merinos Parkına yapılan otopark ve Pazar alanına karşı çıkışınız vardı.
Evet, bu büyük bir yanlıştır. Bu alan sit alanı olarak kayıtlardadır. Yasalar hiçe sayılarak orası betonlaştırılıyor. Ben Kent Konseyi Tarihi Kültürel Miras ve Çevre Grubu başkan yardımcısıyım. Bu sıfatla Osmangazi Belediyesinin Merinostaki plan değişikliğiyle ilgili bilgilendirme toplantısına katılarak bu değişikliğe karşı çıktık. Ama buna rağmen belediye bizleri yok sayarak inşaata başladı. İkazlarımız sonuç vermeyince savcılığa suç duyurusunda bulundum. Cumhuriyet savcılığı İçişleri bakanlığına oradan Valiliğe iletildi. Üç müfettiş şu anda bu konuyu inceliyor.
Ama inşaatta sürüyor…
Evet, bu maalesef öyle.
Ali bey olağanüstü bir enerjiniz var ki bu tür sorunlarla boğuşmaktan yılmıyorsunuz. Nedir bunun sırrı?
Güçlü bir inanç, güçlü bir vatan sevgisi ve sorumluluk bilincine sahip olmak… Bunu ben söylemiyorum, burada yazıyor. (Resmi bir kurumun kendisine verdiği bir onur yazısını gösterirken, gülümsüyor.)
Peki, bunlarla beraber yalın ve keskin bir adalet duygusu da yok mu? Diyelim Berlin da yaşayan bir Türk olsaydınız. Aynı tepkileri vermez miydiniz?
Verirdim. Orada yaşasaydım çevreye gene duyarlı olurdum. Çevreye, insana, hayvana neye olursa yapılan bir haksızlık beni derinden etkiler. Elimden gelen bir şey var da, yapamıyorsam kahrolurum.
Aslında sizinle şu veteran yaş kategorilerine olan şiddetli itirazınızı konuşacaktık. Konuşacağız da… Şu gündemdeki şike, Fenerbahçe operasyonları için ne düşünüyorsunuz?
Kokuşmuş, çürümüş bir toplum istemiyoruz.
Bursaspor da bu operasyonların içinde olsa…
Fark etmez. İnsanların aldatılması adaletsizlik, iltimas her yerde kötüdür.
Peki, veteran bir sporcu olarak katıldığınız yarışlarda adaletsiz dediğiniz uygulama nedir?
İlk defa Kasım 1990 yılında 1. Yeşil Bursa Maratonu’nda koştum. O yaşıma kadar koşmamıştım. Bu maratonun şimdi sürdürülememesi üzücüdür. Anlatacak çok şey var ama girmeyelim; başka bir konudur.
Fakat o zaman yapılan veteran koşularında Avrupa’daki sistem uygulanıyordu. 2000’li yılların başına kadar da yaş kategorileri 40-44 bir grup, 44-49 bir grup şeklinde idi. Bu adaletli bir kategoridir. Sonradan ne olduysa birden bire bu kategoriler 10 yaş arayla düzenlenmeye başlandı. Bu cinayettir. Olu mu böyle şey? Veteran atlet demek belli bir yaşın üstünde sporcu demektir. Bu yaşlarda bazen bir ay bile etkiler.
Burada amaç spor olsun, koşu olsun değil mi; n’olur ki?
Olur mu öyle şey; bu bir yarış. Bu iş için uzun çalışmalar yapıyoruz, emek harcanıyor. Diğer atletlerle farkımız yok; bizde kazanmak için koşarız. Yarışçı her zaman yarışçıdır. Ben Dünya, Avrupa ve Balkanlarda koştum; derecelerim var. Burada yapılan gayri ciddiliktir. 50 yaşında biri ile 60 yaşında birini aynı kategoride koşturmak bizim gibi yarışçılarla alay etmektir, saygısızlıktır. Bunu yapıyorlar.
Bu beni kahrediyor. Defalarca bu konuda Atletizm Federasyonuna uyarıda bulunduk, Bursa’daki yarışlar için vali yardımcısına konuları aktardık. Ancak ısrarla yanlış sürüyor. Ben yarışıyorsam hakkım olan madalyayı almalıyım.
Haksızlık diyorsunuz…
Alası. Türk musikisinde bile do ile re arasındaki perde 9 gomaya bölünür. Bu hassasiyetin aynısı veteran atletlere gösterilmelidir. Oysa Uluslararası Kent Koşusunda ve son olarak Kazancıdaki 6. Dostluk Koşusunda kategoriler 10 yaş aralıklıydı. Sizden on yaş küçük birinin bu yaşlarda sizi geçmesi normaldir. Adı niye yarış olsun o zaman. Bunun adaletli bir yarış olması için eşitlik sağlanmalıdır. Tarihi Kent Koşusu’nda hem Osmangazi Belediye Başkanı’na Hem de Federasyon başkanı Mehmet Terzi’ye bu sınıflamanın bir cinayet olduğunu söyledim.
Siz şu anda kaç yaş grubundasınız?
65-69 yaş grubunda olmalıyım. İşin bir de başka boyutları var. Bizde biliyorsunuz ana yaşıyla takvim yaşı farklı olabiliyor. Mesela ben 1947 doğumlu görünüyorum ama ana yaşım 1945; harman zamanı doğmuşum.
Kazancıdaki yarışta ikinci oldum. Benden 5 yaş küçük olan bir arkadaşım saniye farkıyla birinci oldu. Hâlbuki birinci olan arkadaşımızın kategorisi 55-59 yaş grubunda olmalıydı. Orada da tepkimi gösterdim. Birinci de olsam aynı tepkiyi gösterirdim.
Böyle olursa benim gibi sporcular giderek yarışlardan soğur, çekilir. Bu konuda veteran sporcuların bilinçsiz olduğunu, soruna sahip çıkmadıkları görülüyor.
Bunun bir çözümü olmalı…
Olmaz mı? Yaş grupları daha dar olmalı… Fin Puan Sistemi denen uygulama yapılmalı. Sporcunun yaş, süre ve mesafe oranları dikkate alınarak sıralama yapılırsa daha hakka uygun olur.
Bir süredir Uludağ da yapılan uluslararası dağ koşusunun gerçekleşmesinde katkılarınız olmuş galiba…
Uludağ’ın uluslararası dağ koşusu yarışları için seçilmesinde bizim çalışmalarımız etkili olmuştur. 2005 yılında Uludağ çalışma grubunda iken Hasan Ören’le benim çalışmamızla bu organizasyon Bursa’ya alınmıştır. Gurur duyuyoruz. Uluslararası Atletizm Federasyonu Başkanı bu kulvarı, Uludağ’ı gördüğünde “hayatımda böyle bir doğal kulvar görmedim” demesi önemlidir. Bu değerimizin kıymetini bilelim. Bununla beraber dünyanın bu en güzel şehrinin de kıymetini bilelim.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Tabi. Her şeyi Ali’den Veli’den bekleme tembelliğini bırakalım. Kendimize, çevremize, şehrimize karşı sorumlu olalım, sahip çıkalım; derim.
13 Temmuz 2011 / Bursa Meydan Gazetesi