AMATÖR SPOR MU, TİCARET Mİ?
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 59. Maddesi: “Devlet, her yaştaki Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alır, sporun kitlelere yayılmasını teşvik eder.” Diyor. Bu amaçla oluşturulan Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü sportif faaliyetleri yürüten esas kurumdur. Teşkilata, “Vatandaşın ve okul dışı gençlerin fizik, moral güç ve yeteneklerini sağlayan beden eğitimi, oyun, cimnastik ve spor faaliyetlerini sevk ve idare etmek; gençliğin boş zamanının değerlendirilmesine ilişkin hizmetleri yürütmek, bilgi ve beceri kursları düzenlemek, gençlerin kötü alışkanlıklardan korunması için gerekli tedbirleri almak,” görevi verilmiştir.
GSGM spor branşlarıyla ilgili oluşturduğu federasyonlar aracılığıyla anayasanın kendisine buyurduğu “her yaştaki Türk vatandaşına spor yaptırmak” görevini yürütmekle mükelleftir.
Devletin sporun yararlarını kabul ettiği, vatandaşlarına spor yaptırmakla yükümlü olduğunu kabul ettiği yani “spor olsun” diye çabaladığı ve bunun gerekleri için teşkilatlandığı açıktır.
****
Ancak son yıllarda daha iyi hizmet üretilme düşüncesiyle yönelinen sporda özerkleştirme furyası temel amaç olan spor yaptırma görevini ciddi biçimde örselemiştir.
Özerk olma, özelleşme olarak algılanmıştır.
Özerk federasyonlar anayasal görevleri olan Türk gençlerine spor yaptırma ve sporu halka yayma yerine devşirme sporcu ile sanal başarılar peşinde olmuşlardır.
Federasyon yönetimlerinin bir tür aile şirketlerine dönüşme riski fark edilmiştir.
Devletin denetimine rağmen pratikteki keyfi uygulamalar belirgin biçimde artmıştır. Nadir yetişen ünlü sporcuların neredeyse tamamı bu yönetimlerle bir şekilde ihtilafa düşmüşler, üzücü sonuçlar doğmuştur.
Federasyonların sporcu, antrenör ve hakemleri gelir getiren müşteriler olarak algılaması ise yasalarla çelişen önemli bir paradokstur. “Yönetim kurulu kararı” diye lisans çıkaran sporculardan, seminere gelen antrenöre hakemlere herkesten para toplanmaktadır. Oysa devlet bütçesinden kendilerine görevlerini yürütmeleri için para aktarılmaktadır.
Fakat onlar amatör sporculardan para toplamayı giderek normal bir şeymiş gibi abartarak yaygınlaştırmaktadırlar. Örneğin satrançta müsabakaya katılacak sporculardan15’er lira alınmakta; teniste hakem paraları kulüplere sporculara ödetilmeye çalışılmakta, lisans devrinden 40+500 lira istemekten çekinilmemektedir. Bu çerçevede Meydan yazarı Niyazi Aşır’ın “haracın Allahı TFF’de” yazısında amatör futbolculardan toplanan olağanüstü meblağları gazetenin sitesinden bir daha okumanızı tavsiye ederiz. (*)
Federasyonlar akıl alamaz bir fütursuzlukla, spor yaptırmakla görevli oldukları çocuk ve gençlerin ailelerini “otomatik para makinası” haline getirmişlerdir. Kantarın topuzu öyle böyle değil tam kaçmış görünmektedir.
Bu yüzden sporu bırakan sporcular, lisans çıkartmaktan çekinen veliler vardır.
Toplanan paraların akıbeti ise ayrı bir konudur. Bunun sorgulanmasını isteyen şikâyetler başbakanlığa kadar ulaşmıştır.
Kaynak yaratma bahanesiyle sporculardan sürekli para talep eden federasyonlar spor yapmanın bedelini dar gelirli Türk yurttaşlarına ödetmektedir.
****
Peki, acaba bu federasyonlar gerçek görevlerini yani “her yaştaki Türk gencine spor yaptırmayı” ne ölçüde yerine getirmişlerdir; bakmak gerekmez mi?
GSGM resmi istatistiklerine göre futbol dışındaki 57 federasyonun toplam sporcu sayısı 1.764.756 kişidir. Yani nüfusa oranı % 2,5’tur. 80 milyona dayanmış, genç bir nüfusa sahip dev bir ülke için bu rakam yetersizdir. Fakat faal sporculara bakıldığında yani gerçek rakamlara bakıldığında durum çok daha vahimdir. Çünkü aynı rakam 276.857 sporcuya düşmektedir. (**) Nüfusa oranı % 0,35’tir. Yani, Esas anayasal görevleri sporu mümkün olduğunca çok Türk yurttaşına yaptırmak olan federasyonlar, yüz kişiden yarım kişiye bile spor yaptıramamaktadır.
Sporu kitlelere yaygınlaştırsınlar diye görevlendirilenler; özerkleşme ile özelleşmeyi karıştırınca Türk sporu, amatör sporcuların müşteri haline geldiği tek yönlü bir ticarete dönüşmüş görünmektedir. Bu hal nasıl bir amatörlüktür, anlamak güçtür!
Amatör sporun önündeki en büyük sorun olan tesisleşme nispeten aşılmaya çalışılırken yasalara, akla, vicdana, spor ahlakına aykırı “paralı spor” kâbusu belirmiştir. Umarız bu kötü rüyadan bir an önce uyanılır.
(*)(http://www.meydangazetesi.com.tr/2011/yazar.asp?yaziID=2050)
(**) ttp://www.gsgm.gov.tr/sayfalar/istatistik/sporcusayilari.htm
26.01.2011 BURSA MEYDAN GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder