4 Şub 2011

hrant dink

         
          GÜVERCİNLER VE TÜRK HÜMANİZMİ
          Bundan tam sekiz yüzyıl önce “Yolumuz, ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur.” Diyen bir kültür ocağımız vardı.
          Türklerin sosyal genlerindeki bu yapı onu tarih boyunca var etmiştir:
          “Hiçbir milleti ve insanı ayıplamayınız.”
          “Düşmanınızın dahi insan olduğunu unutmayınız.”
          “Okunacak en büyük kitap insandır.”
          “Eline, beline, diline sahip ol.”
          “İncinsen de incitme.“
          ”Bir olalım, iri olalım, diri olalım”
          ****
          Savaş ve kargaşanın hâkim olduğu 12. ve 13 yy. da; Anadolu'daki bu ve benzeri insancılık söylemi çağının çok ötesindeki bir dünyayı işaret ediyordu. Bu düşüncelerin olgunlaştığı yer olan o dönemin Horasan, Türk tasavvufunun merkezi idi. Oradan gelenler “Horasan Erenleri” olarak tanındılar ve halktan büyük saygı gördüler. Onların taşıdıkları bu yeni ruh, göçer Türk topluluklarının Anadolu halklarıyla kardeşliğini ve birliğini sağlayarak aradığı bedenle buluşmuştur.
          Bu anlamda Hacı Bektaş-ı Veli ve diğer Horasan erenleri Türklerin Anadolu’yu yurt edinmelerinde büyük payı sahibidirler.
          1275’lerde Anadolu’ya geldiği bilinen Hacı Bektaş-ı Veli efsaneleşmiş bir kişiliktir. Onun güvercin donunda (biçiminde) uçarak geldiğine inanılırdı. Barış ve kardeşlik için kanat çırpan birinin güvercin olduğuna inanmak kimseye zor gelmemiştir. Savaş ve sıkıntılar içindeki halka yukarıdaki özlü sözler gibi birlik beraberlik içinde olmayı, dayanışmayı öğütlemiştir. Getirdiği hoşgörü ve yüksek ahlak anlayışı bu topraklarda yaşayan tüm insanların rehberi olmuştur.
          Onun için Türkiye halkı güvercinleri çoğunlukla kutsal saymış; onlara dokunmamıştır. Avlamamıştır. Tersine evlere, camilere ya da doğal yapılara güvercinler için yuva olacak ekler yaparak korumuş, kollamıştır.
          ****

          Geçen Cuma günü uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülen gazeteci Hrant Dink’in son yazısında güvercinlerden söz etmesi belki de bu nedenle herkesi etkilemiştir.
          Ermenice-Türkçe yayın yapan Agos gazetesinin genel yayın yönetmeni olan Dink, Türklüğe hakaret ettiği gerekçesiyle 301’inci maddeden mahkûm edilmişti. Gazetesi için yazdığı son yazısında aldığı cezayı hak etmediğini belirterek; incindiğini ve korktuğunu anlatıyordu. Bir güvercin ürkekliğiyle yaşadığını yazıyordu. Ama hala bir umudu olduğunu da saklamıyordu: “Bu ülkeyi terk etmeyeceğim, çünkü bu ülkede güvercinlere dokunulmaz." diyordu.
          Kirli bir ruhun yönlendirdiği on altı yaşında bir çocuk tarafından sokak ortasında öldürüldüğünde Türkiye kendinden bir şeyler koptuğunu fark ederek, irkildi.
          ****
          Bu ve benzeri cinayetlerle Anadolu’yu Türklere yurt yapan o ruhun yozlaştırılmaya yok edilmeye çalışıldığı ortadadır.
          Ulus, böl parçala ve yönet kıskacına alınmak isteniyor.
          Herkes kendi bildiğinin doğru olduğunu öne sürerek farklı düşüneni en hafifinden vatana ihanetle suçluyor. Reşit olmayan çocukların tetikçi olarak kullanıldığı kanlı oyunlar sahneleniyor.
          Şu çok açıktır; bu topraklarda var olmamızı sağlayan güç de; Mustafa Kemal’in önderliğindeki kurtuluş savaşımızın başarısı da  Anadolu hümanizmiyle sağlanmıştır; kin ve nefretle değil...
          Akıllı olalım...

          25.01.2007 / bursa.net

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder