DANANIN BURNU KANAMIŞTI
Bir Yerde Dokunur İnsana / Dana da Olsa Burnu Kanayan
Geçen Pazar akşamı televizyon haberlerini izleyenler, yabancı olmadıkları görüntülerle karşılaştılar. Haber, Sakarya şehri caddelerinde koşuşturan bir dananın başına gelenlerle ilgiliydi.
Anlaşılan, bayramı seyranı bilmez hayvan bir anlık gaflet neticesinde celeplerin elinden kaçıvermiş; bir o yana bir bu yana seğirtiyordu.
Atılan taşlardan ve savrulan sopalardan sayılarının giderek arttığı tahmin edilen “peşindekilere” rağmen genç irisi dananın performansı göz dolduruyordu. Hele bir seferinde kaçmayı bırakıp gardını alması ve bir ayağıyla yeri döverek meydan okuması vardı ki görülmeye değerdi.
****
Kurban bayramına daha şu kadar zaman varken, bu “erken haber” olacaklar hakkında ipucu vermiştir. Muhtemelen bayram arifesinde benzer görüntüleri misliyle izleyeceğiz. Sakarya'da olduğu gibi kaçan kurbanlıklar yine bir av gibi kovalanacak; taşlanacak, sopalanacak ve vahşice tekmelenecekler.
Doğrusu daha beterlerini izlediğimiz de olmuştu. Geçen yıllarda Erzurum'da kaçan boğanın bacakları satır ve bıçaklarla kesilmiş ve büyük infial yaratmıştı. Gazetelerin birinci sayfasına “Nerde bunu yapan hayvan?” diye başlık atılmıştı.
Gerçekten hayvancı-göçebe geçmişi olan bir toplumun hayvanlara karşı sergilediği bu linçvari tavrın kökeni hangi güdüye dayanıyor acaba diye merak ediyor insan? Kanımızca ruh sağlığı uzmanları ve sosyologların üzerinde durması, araştırması gereken bir konu bu.
****
Ancak Sakarya da ki “ dana operasyonunda ” hayvan psikolojisi hakkında öğretici şeyler de vardı. Boğalaşmış dananın hakkından gelemeyenler bir ara enteresan bir yöntem denediler. Başka bir danayı ürkmüş hayvanın yanına getirerek kızgın hayvanın sakinleşmesini sağladılar. Kolayca yakaladılar ve hemen boynuna bir ip geçirdiler. Ne yazık ki, bu sırada hırslarını alamayan bazı “insanların” danaya taş atmayı ve sopalamayı sürdürdükleri görüldü. Allah yarattı demeden kafasına gözüne sopalar indirilen hayvan can havliyle ellerinden ancak kurtulabildi.
Neden sonra polis arabası ve bir süt ürünleri minibüsü tarafından sıkıştırılan dana yeniden ele geçirildiğinde sakinleşmesi için gözleri bağlandı. Tekrar kaçar korkusuyla bu sefer sopalanmadı.
Fakat dananın burnunun kanadığı görüldü. Doğrusu televizyondan yaklaşık on dakika boyunca verilen haber de ki onca şiddet gösterisini rağmen bize en çok bunun dokunduğunu fark ediyoruz.
Sanki dananın burun deliğinden süzülen kan, sokakta arkadaşlarıyla dalaşan çocuğumuzu ya da kavgacı küçük kardeşimizi hatırlatıyordu.
İnsanlarla ilişkilendirdiğimiz burun kanamasın ı danaya yakıştıramadığımızdan olsa gerek bu sahne gözümüze çok daha sahici ve sarsıcı göründü.
****
Bir etobur olarak hayvanlara ihtiyaç duyduğumuzun elbette farkındayız. Vücudumuz için gerekli bazı elzem amino asitlerin sadece hayvansal gıdalardan sağlanacağının da bilincindeyiz. Ama kaçan bir dananın bacaklarını kesen, burnunu kanatan öfkeyi anlamakta zorlanıyoruz. Yere düşen ekmeği bile “nimettir” diye ayaklar altından kaldıran kültürün içinden böyle bir şiddetin fışkırmasına şaşırıyoruz.
Sakarya'daki dana olayından çıkarılacak dersler vardır. Önümüz kurban bayramı; abuk sabuk adamların dediği gibi Avrupa'ya rezil olmak ya da olmamak adına değil ; bu toprakların doğasına, otuna, börtüne, böceğine, çiçeğine ve hayvanlarına insan gibi davranmak adına geleceğimiz adına bu sadizim görüntülerine son vermeliyiz.
14.11.2006 / www.bursa.net
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder