Serdar Bilgili'nin objektifinden
AYNADA YÜZÜNÜ GÖREMEYEN TOPLUM
Engelli sporcuların yarışabilecekleri kategorileri belirleyebilmek için F1 ile F10 arasında bir sıralama yapılır. Bu anlamda hangi sporcunun hangi kategoride yarışabileceğine uzmanlar karar verir. Ancak tüm bunlara karşın sınıflandırmayla ilgili tartışmalar eksik olmaz.
*****
Her iki bacağı da ampute yani kesik olan engelli yüzücü Berk Akınal’da benzer bir tartışmanın ortasında kaldı. 2008 Olimpiyatları’na hazırlanan milli yüzücünün Türkiye de F4, F5, F6 kategorilerinde yarışabileceği tespit edilmesine karşın, İsviçre’de yapılan ölçümler sonucunda daha zorlu olan F7 kategorisinde yarışabileceği belirtildi. Ve basına yansıyanlara bakılırsa ,bizde yönetici konumunda olanların dünyaya bakışındaki hayvani hırs ortaya saçılıverdi.
Olimpiyat Komitesi ve federasyon bu kategori değişikliğine itiraz etmesi gerekirken; milli sporcuya dehşetengiz bir teklifte bulunuyorlar: “eğer küçük bir ameliyat olursan, yani bacağın biraz daha kesilirse o zaman daha alt kademeye düşebilirsin ve madalya kazanabiliriz.” diye...(2)
*****
Sporcuların yaygın doping kullanımı nedeniyle iki federasyonumuzun (halter ve vücut geliştirme) uluslar arası yarışmalardan men edilmesinin ezikliğini daha atamamışken yüzümüzü kızartacak yeni uygulamalara muhatap oluyoruz.
Engelli sporcuların kolunu bacağını biraz daha kestirerek, engellilik seviyesini artırarak madalya peşinde koşma kurnazlığındaki bu kafanın; yarın sağlamları da engelliye çevirme operasyonlarına yol vermeyeceğini kim garanti edebilir ki?
*****
Dokuz milyona yakın “engelli yurttaşı” olan bir ülkede yaşıyoruz.
Geçtiğimiz hafta Tempo dergisi “engelleri kaldıralım” kampanyası ile bu gerçeği bir kez daha hatırlattı. Dergide, kendi dallarında başarılı olmuş engelli sporcu ve müzisyenlere yer verildi. Derginin kapağında bacakları ampute bir şarkıcının çarpıcı görüntüsü ve altında “fotoğraftaki fazlayı siz bulun” sloganı yer alıyordu. Kampanya bu vesileyle toplumun engellilere başka bir gözle bakmasını amaçlıyordu. Yani acıma ya da aşağılama gibi duygusal yaklaşımlarla değil; onların da bu toplumun bir parçası olarak yurttaşlık haklarına sahip bireyler olduklarının anlaşılması isteniyordu.
*****
Beşiktaş eski başkanı Serdar Bilgili’nin çektiği fotoğraflar bu anlamda gerçekten etkileyici oldu. Bu fotoğraflar birçok programda gündeme taşınarak, konu geniş kesimlerin dikkatine sunuldu. Ancak “madalya için accık daha kestirelim” anlayışının bir benzeri bu projeden de sebeplenmenin yollarını aradı. Serdar Bilgili’nin açıkladığına göre derginin kapak kızı olan engelli şarkıcı Figen’e bazı TV kanalları ilgi göstermiş. Bir ana haber bülteninden gelen teklif şöyle imiş “bizim programda masaya otur, protezlerini çıkar, öyle şarkı söyle!” Serdar Bilgili çileden çıkmış olarak şöyle devam ediyor: “Bir haber programı yöneticisinin böyle bir konudan malzeme çıkarıp reyting için uğraşması ne kadar aşağılık” (1)
*****
Arada bir rastlaştığımız engellileri gördüğümüzde halimize şükreder ve içimiz ürpererek tanrısal yazgının değişmeyeceğine bir kez daha iman ederiz. Bu sorunun “zavallı” engelli insanların ya da olsa olsa ailelerinin sorunu olduğuna içten içe inanmışızdır. Oysa bu insanlar yurttaşlık haklarına sahiptirler. Anayasal haklar onlar için de vardır. Seyahat özgürlüğü, spor yapma hakkı, eğitim hakkı, geleceklerini kurma hakları vardır.
Bu tip olaylarla aynayı kendimize tuttuğumuzda ama aynada yüzümüzü göremediğimizde bir an dehşet içinde kalıyoruz. Sonra fark ediyoruz ki o aynanın içinde dokuz milyona yakın engelli Türk yurttaşı zaten görünmemektedir. O zaman “gördüğümüz olsa olsa yanılsamadır” deyip unutuveriyoruz. Gerçekten de bu kadar duyarsız ve ruhsuz ve ikiyüzlü ve çaresiz miyiz acaba?
(1) Milliyet Pazar/ Aslı Çakır / Röportajı 19.11.2006
(2) Star / Aygün Özipek / Haber 17.11.2006
23.11.2006 /www.bursa.net
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder