11 Şub 2011

yoz

PROFESYONEL YOZLAŞMA

Profesyonel futbol büyük bir sektör…
Sektör dediğiniz zaman ekonomik kuralları olan bir iş çarkından söz ediyorsunuz demektir. Dolayısıyla diyelim tekstil sektörü firmalarının uymak zorunda oldukları yasalara profesyonel futbol kulüplerinin de uymaları gerekir.
Ama gerçekten böyle midir?
Herkes, hepimiz biliyoruz ki hayır!
Bunu bir tarafa bırakın. Bu spor şirketlerine kamuya ait araziler ve kaynaklar fütursuzca aktarılır.
Peki, buna yol veren kalabalıklar ne bekler bundan?
Beklediği; kendisini ifade edebileceği bir “şeydir”. Bu cömertliğe karşılık sadece bir şeye ait olmanın huzuruna ve ortak ruhuna karışıp kendilerinden geçmek isterler.
Ama bilesiniz; bu hiç de az şey değildir!
Politikacıların büyük bir ciddiyetle sürdürdükleri seçim kampanyalarında birini çıkarıp öbürünü taktıkları rengârenk kulüp atkılarını hatırlayalım.
****
Hadi buna bir gizli günah gibi hep beraber göz yumduk ve ortak olduk diyelim. Ya bu futbol sosyetesinin pespayeliğini nereye sığdıracağız?
Toplumumuzda yarattıkları hasarı gençliğimize verdikleri olumsuz örneklemi nasıl tamir edeceğiz?
Bu çerçevede geçen hafta spor basını tarihinde herhalde ilklerden biri yaşandı.
Basına yansıyan bir taciz mahalle ağzıyla deşifre edildi. Haber şöyle: Beşiktaşlı İbrahim Toraman’ın, Kayseri maçında taciz’e uğradığı ortaya çıktı! Siyah-beyazlıların önceki gün İnönü’de oynadığı maçın ardından Kayserili Cangele’yi Mustafa Denizli’ye şikâyet eden Toraman “Sık sık Cangele’yle tartıştık, kusura bakmayın. Fakat bana 6 kez parmak attı. Böyle bir terbiyesizlik olur mu? Gerçekten kendimi zor tuttum” isyanında bulundu. Denizli ise “Aferin. Zaten ben de atılacaksın diye çok korktum. Bunlar ne yazık ki futbolun içinde var” diyerek, oyuncusunu teselli etti. (**)
Rakibe bak, futbolcuya bak, hocaya bak; futbola bak! Tövbe, tövbe…
****
Tabi bununla ilgisi yok. Ama bir başka ilginç haber de Akşam gazetesinde yer alıyor. Yazının başlığı: Hakan Şükür kadın kuaförüne mi gidiyor? Tuğçe Tatari’nin köşesinde yer alan habere göre bu bayan gazeteci saçını yaptırmak için gittiği bayan kuaföründe tesadüfen Hakan Şükür ve kardeşiyle karşılaşıyor: “Şükür kardeşler birer kuaförünün önüne oturdu… Yarım saat süren bakım işleminden sonra çıktılar kuaförden… Hakan Şükür bebek mavisi bir kazak ve minik boy kola asmalı Louis Vuitton çanta takıyordu. Şimdi ben yorum yapmak istemem. Herkesin zevki kendine… Çok ilginç bir ülkede yaşadığımız gerçeği o gün kendini bir kez daha gösterdi.” (*)
Yazının devamından anlaşıldığına göre Şükür’le aynı kuaförde saç kestiren bayan yazara ilginç gelen ve onu şaşırtan esas şeyin dini bütün olmakla övünen eski futbolcunun nasıl olup ta kadın kuaföründe saç kestirip, bakım yaptırmasıymış.
Yani…
Futbol sosyetesinin önde gelen simalarından Hakan Şükür’ün kadın kuaföründe saç kestirmesinin ne mahsuru olabilir ki?
Esas mahsur profesyonel futbolun temelindeki yozlaşmada! Malumunuz oradan başlayıp insanların en mahrem yerlerine kadara uzanabiliyor.
(*) Akşam Gazetesi 15.02.2009
(**)Vatan Gazetesi 06.04. 2009
10.04.2009 BURSA MEYDAN GAZETESİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder