NOBEL ÖDÜLÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATINA VERİLDİ
Dil ulusların var oluşunun başlıca nedenidir. Atatürk’ün de belirttiği gibi; dil bir ulusun kalbi, hafızası ve geleceğidir. Bu anlamda dili yaşatanlar ve yüceltenler toplumların en saygıdeğer üyeleridir.
Ancak ne yazık ki bu kültür adamları yani ozanlar, destan anlatıcılar, yazarlar, tiyatrocular, sinemacılar ve diğerleri çoğu zaman siyasi nedenlerle gadre uğramışlardır. Hapsedilmiş, sürgüne gönderilmiş, katledilmişlerdir. Örnekleri tarihimizde de çoktur.
Türk dilinin en büyük ozanlarından Pir Sultan Abdal “Osmanlı’ya ihanetten” asılmıştı. 19. yüzyılın ikinci yarısında Abdülhamit istibdat’ına karşı çıkan Ziya Paşa önce sürgün edilmiş sonra boğdurulmuştur. Vatan şairi Namık Kemal’de aynı dönemde vatanından kaçmak zorunda kalmıştı.
“Başın öne eğilmesin aldırma gönül aldırma” dizelerinin yazarı Sebahat Ali 1948’de Bulgaristan sınırında “vatan haini” diye kafası odunla parçalanarak öldürüldü. Türk dilinin modern dönemlerdeki en büyük şairi Nazım Hikmet, uzun süre hapishanelerinde yattığı memleketinin hasretiyle vatanından uzaklarda öldü.
Türkçenin en büyük gülmece ustası Aziz Nesin Sivas’ta 1993’te diri diri yakılmak istenmiş tesadüfen kurtulmuştu. Ancak Türk dilinin sevdalısı 37 yazarçizer Madımak otelinde yakılarak katledilmişti.
Bu arada Türkçeyi korumak ve geliştirmek için bizzat Atatürk’ün emriyle kurulmuş olan Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu gibi Cumhuriyet kurumları 12 Eylül askeri rejimince üstelik “vatan, millet, Sakarya” teraneleri okunarak kapatılmıştır. Bugün dilimizin uğradığı istilada ve kahredici Ermeni atağında bunların hiç mi payı yok acaba?
Ne demişti Büyük Mustafa Kemal? “Türk milleti geçirdiği nihayetsiz badireler içinde ahlakının ananelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin elhasıl bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde muhafaza olduğunu görüyor.”(*)
****
Sadece bir kitap ve bir dil marifetiyle binlerce yıldır var olan İbraniler bunun en güçlü örneğidir. İsrail oğullarının olmayan vatanlarına rağmen ayakta kalmalarını sağlayan Tevrat’ın dünya üzerinde yazılmış tek edebi roman olduğunu söyleyenler vardır. Öyle ki Tevrat’taki onlarca öykü sadece Yahudiliği değil tüm dinleri, tüm edebiyatı, güzel sanatların tüm dallarına esin kaynağı olmuştur.
Bir kitap ve bir dil sayesinde var olan bu ulus, insanlarda ki kitap korkusu ya da sevgisinin kaynağı olmuştur. Belki de ırkçı Yahudi düşmanlığı bile buna yani kitap düşmanlığına dayanıyor. Bir ulusu yok etmenin yolunun onun dilini ve kültürel birikimini (kitabını) çürütmekten geçtiği biliniyor.
Büyük Mustafa Kemal’in de dediği gibi; “Millet; dil, kültür ve mefkûre birliğine bağlı vatandaşların teşkil ettiği bir siyasi ve içtimai heyettir.”(*)
****
Aynen Nobel ödüllü Türk yazarı Orhan Pamuk’un Yeni Hayat kitabındaki şu ilk cümlesi gibi “bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti” beklentisi veya korkusu insanlarda içten içe hüküm sürmektedir.
Hatta bu beklenti ve korkular içinde “insanlar bir kitap okuyup da hayatları değişmesin” diye kitaplar yakılmıştır. Ve kitaplar bir mücevher gibi evlerin en mahrem yerlerinde saklanmıştır.
Büyük Mustafa Kemal’in de dediği gibi;“Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir. Türk dili Türk milleti için mukaddes bir hazinedir.”(*)
****
İsveçli kimyager ve mühendis Alfred Nobel’in anısına İsveç hükümeti tarafından kurulan Nobel Vakfı, beş farklı dalda ödüller vermektedir.
1901’den beri verilen Nobel edebiyat ödülünü bu yıl Orhan Pamuk’un alması Türk edebiyatı ve dili için büyük bir onurdur. Dünya da uyuşturucu tacirleriyle ve birçok olumsuz haberle tanınan Türkiye, ilk kez edebiyatı ve zengin kültürüyle dünya indinde kutlanmıştır. Kendini insanlık ailesinin bir üyesi sayan her Türk bundan şeref duymalıdır.
Bir tane Orhan Pamuk kitabı okumamış olanlar ya da okuyamadıklarıyla övünenler ve okuyup ta içinde Atatürk’e hakaret olduğunu iddia edenler gerçekte koro halinde kendi dillerine kendi geleceklerine lanet okuduklarının farkında değillerdir.
Türklerde linç etme geleneği yoktur. Kim bilir bu belki de Arap kültüründen aldığımız hastalıklı bir şeydir. 1988’de 77 yaşında Nobel kazanan Mısırlı Necip Mahfuz, ülkesinde kendisini sevmeyen dinciler tarafından bıçaklanarak öldürülmek istenmişti.
Orhan Pamuk herkes kadar hata yapabilecek ve ancak herkes kadar günahkâr olacak biridir. Ama bunlar onun büyük bir Türk yazarı olduğu gerçeğini ve Türk kültürüne yaptığı katkıyı asla değiştirmez.
Büyük Mustafa Kemal’in de dediği gibi; “Her Türk dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır.”(*)
Adama yarın sormazlar mı “sen dilini yüceltmek için ne yaptın?” diye.
(*) Vatandaş için Faydalı Bilgiler 1923 / M. Kemal ATATÜRK
23.10.2006 / www.bursa.net
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder