BAYRAK HERŞEYİ ÖRTER Mİ?
1986’da Sydney’de düzenlenen Dünya Halter şampiyonasına Bulgaristan adına katılan Naim Süleymanoğlu Türkiye Büyükelçiliğine sığınarak iltica talebinde bulunmuştu.
Daha sonra ay yıldızlı forma altında büyük başarılara imza atan Süleymanoğlu’nun 1988 Seul Olimpiyatlarında yarışabilmesi için Bulgaristan’a 1 milyon dolar ödeme yapılmıştı. Türkiye bu olimpiyatlarda tarihinde ilk kez güreş dışında bir branşta madalya kazanıyordu.
Bulgaristan spor sisteminin yetiştirdiği Türk kökenli bu büyük sporcunun yurda dönüşünde kitlesel gösteriler yapıldı; bayraklar sallandı. Süleymanoğlu’nun olimpiyatlarda yarışabilmesini sağlayan dönemin başbakanı Turgut Özal Kızılay Meydanı’nda üstü açık bir araçta nümayişçileri elinde bayrakla selamlarken; yanındaki şampiyona şöyle diyordu: “Naim sende bayrak salla!”
****
Önemli günlerde, ulusal duyguların keskinleştiği anlarda bayrak sallamak kadar doğal ne olabilir ki!
Bütün uluslar gibi Türk ulusu da birinci kimliğinin göz kamaştırıcı ışıltısını kendi bayrağında görmek ister. Bu anlamda ivme kazanan terör ve tedhiş hareketlerine karşı yapılan gösterilerde bayraklar baş tacıydı.
Fakat bu gösteriler sırasında tertemiz duyguların istismar edilmesi aklıselim yurttaşları derinden üzmüştür.
Bursa da bayrakların gölgesinde Şaypa isimli marketin Kürtçü olduğu gerekçesiyle yağmalanması, kafeteryaların, büfelerin taşlanması düşündürücüydü. En acısı da bu ve benzeri şirketlerin “Türk sermayesi” olduklarını ispat için verdikleri ilanlar ve astıkları en büyüğünden Türk bayraklarıydı.
****
Fakat en ilginci Karadeniz Ereğlisinde yaşandı. PKK’yı lanetlemek için denize açılan balıkçılar birden bundan vazgeçip “sahil güvenliği” protestoya başlamışlar. Kıyıdan 3 mil açığa kadar trolle avlanma yasağı olan bölgede yasa dışı avlandıkları için ceza yiyen balıkçıların PKK öfkesi bir anda sahil güvenlik protestosuna dönüşüverdi.
Yaşadığı coğrafyayı, taşını toprağını, balığını, kuşunu, börtünü, böceğini sevmeyen insan gerçekten bayrağını sevebilir mi?
Basından birkaç örnek daha verelim:
Ege Bölgesi’nde en önemli sulak alanlarından biri olan Bafa Gölü’nde yaşanan aşırı kirlenme toplu balık ölümleriyle sonuçlandı. Sivil toplum örgütlerinin konuyla ilgili sorusunu yanıtlayan DSİ balık ölüm nedeninin çevredeki fabrika ve işyerlerinin atık sularından kaynaklandığı açıklandı.
Bu açıklanmadı ama kesinlikle eminiz ki hem o fabrikalar hem de o işyerleri en büyük Türk bayraklarını asmışlardı. Tıpkı Bursa ovasında yeraltı sularını tüketen ve yerine atık boyalı suları enjekte eden fabrikalar gibi…
TEMA’nın açıkladığına göre Antalya Belek’te Türkiye’nin en kaliteli fıstık çamlarının bulunduğu alanda otel ve golf sahası yapmak için 500 bin ağaç kesilmişti. Durumu bir fotoğrafla da belgeleyen vakıf “Türkiye çöl olmasın” kampanyasıyla tanınıyor.
Bu da açıklanmadı ama kesinlikle eminiz ki o bölgeye yapılan 45 turizm tesisi ve 7 golf sahasının sahipleri tesislerine Türk bayraklarının en büyüğünü asmışlardır.
Kaz dağlarında altın arayan yabancı yerli şirketlerin iş makinelerinin Türk bayraklarıyla süslenmesi de neyin nesi demeyin!
Öyle işte…
02.11.2007 / BURSA MEYDAN GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder