30 Oca 2011

adalet

ROMA HUKUKU HERKESE LAZIM
2006 Dünya kupasını kazanan İtalya şike kumpasıyla çalkalandı. Federasyon başkanı, hakem komitesi başkanı ve kulüp yöneticilerinin içinde bulunduğu şike skandalı İtalyan savcılarının titiz çalışmasıyla ortaya çıkarıldı.
İtalyan adaleti anlı şanlı futbol kulüplerinin karıştığı sahtekârlıkta kimsenin gözünün yaşına bakmadı; en ağır biçimde cezalandırdı. “Bu sektör, ülkeye şampiyonluk hediye etti” demedi. Şampiyon Juventus, Lazio ve Fiorentina takımları küme düşürüldü. Milan’ın ise 15 puanı silindi. İtalya’nın dünya şampiyonu olmasının yaratacağı sihirle affedileceklerini düşünen kulüpler ve medya tam bir şok yaşadı. Ama İtalyan hukuku, adalet diye bir şeyin olduğunu cümle âleme gösterdi.
Düşünün ki, taraftarı olduğunuz takımın da içinde olduğu bir kumpas meğerse maçları satmış! Kendinizi nasıl hissedersiniz? Herhalde orada kim varsa kimler sorumluysa cezalandırılsın istersiniz değil mi?
Ama öyle olmadı. Taraftarlar yani aldatılanlar yani “haksızlığa uğrayanlar” bu kararlara karşı çıktılar; demiryollarını trafiğe kapadılar. Protestolarını artırarak sürdürüyorlar. “Akıl tutulmasına uğramış” olanlar sahtekârların yanında saf tuttular. İşin garibi aynı karara savcılıkta itiraz etti ve cezaların az olduğunu belirterek, Milan’ın da küme düşürülmesi gerektiğini ekledi. Adalet, taraftarlara rağmen onların haklarını savunur duruma düştü.
Hukuk fakültelerinde Roma Hukuku diye bir dersin okutulması boşuna değilmiş demek ki!
********
Futbol seyircisinin pek de sütten çıkmış ak kaşık olmadığı sadece İtalya örneğinde tescillenmedi. Türkiye’de ne şike söylentileri dolaştı. Havaya bile yazılmadı. Dışarıda yapılsa cinayet nedeni sayılacak şeyler “stadyum sakinlerince” mubah sayıldı.
Öyle televizyon kameralarının futbolcuların burun deliklerine kadar girmediği yıllarda daha çok olurdu. Rakibin donunu indirmek, rakibe “tuşe rektal” atmak, tükürmek, kulağına annesiyle ilgili kötü sözler söylemek hatta dengine getirip sakatlamak bile vardı. Anadolu da neredeyse her takımda bir tane böyle kepaze oyuncu olurdu. Lakabı da ya “kemik kıran” ya “kasap” ya da “p.ç”.olurdu. Bunlar her nedense bizlerden yani seyirciden “yaramaz çocuk” kategorisinde tasvip görürlerdi.
Şimdi İlhan Cavcav’ın meşhur kol hareketini hatırlayalım. “Ayıptır yahu, yaşından başından utan” diyen oldu mu? Hakkında dava açan oldu mu? Hayır. Bütün eleştiriler hareketin yersizliği ve fazla olduğu üzerineydi.
Ya tribünlerden koro halinde yükselen “toplu” seks çağrılarına ne demeli?
Gerçekleri söylediğini düşünen Bursalı bir futbol yorumcusu açıkça şöyle demedi mi? “Efendim küfürden şikâyet ediyorsan, bale ile falan uğraşacaksın yani; bu futboldur nihayetinde”
Tüm bunlar nobranlığa, hukuksuzluğa övgü değil de nedir?
********
İnsanlar niye bazen terbiyesizleşirler ve hukuku hiçe sayarlar? Çünkü güçlü olduklarını göstermek ve iradelerinin her şeye yeteceğini kanıtlamak isterler.
Güç tanrısal bir şeydir ve insanları büyüler. İnsanoğlunun onu taşıması ateşi çıplak elle tutmaya benzer. Bu nedenle salt güç peşinde olanların ruh sağlıkları bozulabilir. Erk sahibi olanların nobran ve adaletsiz olmaktan çekinmemeleri bu nedenledir. Cehaletlerini de saklamazlar. Daha kötüsü çevredekiler tarafından, halk yığınları tarafından bu sıfatları için övgü ve alkış bile alırlar. Örnekleri tarihin çöplüğünde boldur.
İnsanlık tarihi dediğimiz şeyin gerçekte gücün dengeli ve adil dağılımını sağlama mücadelesi olduğunu söyleyebiliriz. Öyleyse, terbiyesizliği ve hukuksuzluğu övenlerin yanında mı olacağız; yoksa insanlık onuru ve hukuku savunanların mı?
23.07.2006 BURSANIN SESİ GAZETESİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder