29 Oca 2011

içgüdü

BÜTÜN SPORLARIN ANASI, AVCILIK
Şimdi bazıları “bu da nereden çıktı, bütün sporların anası atletizm değil mi?” diyebilir. Elbette atletizm koşma, atlama, atma gibi temel sportif etkinliklerle ilgilidir. Ama avcılık insanoğlunun varoluşu ve yükselişiyle ilintili olarak, derin köklere sahiptir. İnsanoğlunun serüveninde avcılık bir milyon yıl boyunca var olmuştur. Toplayıcı-avcı paleolitik çağ insanı avcılıkla hayatta kalmıştır.
İnsanın genlerine kazınmış bu avcılık dürtüsünü bir yazar (Ortega Gasset Jose) şöyle anlatır: “Avın bol olduğu dönemi anlatan kitapları okuyan her avcı, içinde uyuyan yaban hayvanının dişlerinin gıcırdadığını, ağzının sulandığını hisseder.”
Avcılık insan doğasının mayası olmuştur. Gözü pek bir tür olarak insan her zaman hafif tehlikeli olaylarda yer alma ihtiyacı duymuştur. Bu avcı atalarının riskli yaşamına atfen alt benliğine yerleşmiş bir dürtüdür. İnsanın sakin bir yaşamdan sıkıntı ve tatminsizlik duymasının nedeni bu avcı geçmişidir.
Avlanmanın sınırlarının giderek daralması nedeniyle doğrudan ava yönelemeyen içgüdüler av yerine geçen sporlara yönelmiştir. Bugün sportif etkinlik dediğimiz şey de simgesel avcılık edimlerinden başka bir şey değildir. Yine de avcılığı yalın şekliyle sürdürmenin temelinde çok eski arkaik dönemlerin bilinçaltı özlemi vardır.
Günümüz avcılığı, insanın doğayla ilişkisini doğrudan sağlayan bir etkinliktir. İnsan, içindeki avcının kovalama-yakalama dürtülerini “av sporuyla” doyurmaya çalışır. İnsanın doğayla dolaysız bağını sağlayan; heyecan veren, yaşamını anlamlandıran avcılık vazgeçilmez bir tutkuya dönüşmüştür. Ava çıkmak, medeni dünyanın sıkıntılarından kurtulmanın ve bir anlamda özüne dönmenin ifadesidir.
Tipik bir takım oyununda ilkel avcılığın tüm unsurlarına rastlamak mümkündür: Grubun işbirliği, planlama ve hazırlık, özel araç-gereç kullanma, strateji ve taktik geliştirme, kovalama ve isabet ettirme, kabileye özgü renk ve amblemler kullanma, kahramanlık ve kurnazlık gösterme, hile ve tuzaktan yararlanma, kaza ve yaralanma riski taşıma…
Bu unsurları örneğin bir futbol maçında her yönüyle izlemek mümkündür. Futbol diğer spor karşılaşmalarından daha çok ilkel av unsurlarını taşır. Futbol gerçekte bir avlanma törenidir. Kale, avlanan hayvandır. Futbolcu nişan alarak, oraya atış yapar. Zaten spikerlerin gol olunca çok severek kullandıkları bir deyimdir “kalecinin avlandığını” söylemek. Yine futbolda aynı avlanmada olduğu gibi sonucu önceden tahmin etmek güçtür.
Sporlar içinde nişan almayı her şeyden önde tutan okçuluk, dart atma, silahla atıcılık, bilardo, bowling, tenis, basketbol gibi sporlarda vardır. Avcılığın diğer temel unsuru olan kovalamacayı içeren sporlar ise, atletizmin koşu kategorisi içindedir. Kış sporları içinde yer alan kayaklı koşu ve tüfekle vurmayı içeren biatlon avcılığın birebir izdüşümüdür.
Anlaşılacağı üzere avcılık dürtülerimiz farkına varmadığımız bir tarzda sporda yüceltilmiştir. Spor yaparken yani oynarken bile takındığımız ciddi tavır ya da bir spor karşılaşmasını seyrederken aldığımız haz, avcı köklerimizle bağlantılıdır. Spordaki rekabetin kolayca şiddete dönüşmesinde bu ilkel dürtülerimizin payının olmadığı söylenemez. Ancak aynı spor, kamil (kalos kalgalos) insanın yaratılmasında etkili bir eğitim aracıdır. Bu anlamda spor içgüdülerimizle insanlığımızın bir çekişme alanıdır. Kişisel tercihimiz ise elbette insanlaşma tarafında olmalıdır.
14.04.2006 / BURSANIN SESİ GAZETESİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder