SPOR, TARİH VE SÖYLENCE
Öylesine büyüleyici bir dağa sahiptir, Bursa şehri... Her soydan hayvanın, yaprağın, ağacın, taşın, ilahilerin sedası bu dağda mırıl mırıldır.
Bursa’nın çatısı olan Uludağ tarih boyunca ulviyetini korumuştur. Önce çok tanrılı dinlerin Kayın Olympos’u, sonra Keşiş dağı sonra Derviş dağı ve devrimci Cumhuriyetin Uludağ’ı olmuştur. 2543 rakımlı ve 40 km uzunluğunda ki dağ sporun, doğanın, tarihin, söylencelerin yatağıdır.
1640’ larda Evliya Çelebi Bursa’yı geldiğinde, kalabalık bir grupla dağda “çadırlı kamp” yapmış. Göllerdeki “kol kadar alabalıkları”, “koyun kadar kar kurtlarını” anlatmak da Çelebi’nin payına düşmüştür.
Türkiye’nin ilk kayak hakemleri derneği 1996’da Bursa’da kuruldu. Hem kurucu hem başkan olarak görev yaptığım dernek, halka açık “doğa yürüyüşleriyle” Bursalıların ilgisini çekmiştir. Bazen 80 kişinin katıldığı “sağlıklı yaşam için spor” yürüyüşlerimizde rehberimiz Necmettin Tutucu’ ya büyük iş düşerdi. Bu vesileyle dernek yüzlerce kişiye spor imkanı sunmuş, Uludağ’ı tanıtmıştır. Bursalı yazar Ramis Dara “saklı zamanlar” adlı kitabında Kayak Hakemleri Derneğinin bu etkinliklerini konu etmişti.
İki kızıyla berber “Uludağ zirve” yürüyüşüne katılan ancak volframdan ikinci zirveye çıkamayınca grubu üzüntüyle orada bekleyen babayı; ayağında terliklerle “gür pınar yürüyüşüne” gelen hanım teyzeyi; “29 ekim yürüyüşüne” kocaman sancaklı bir Türk bayrağıyla katılan ve doğal olarak en önde yürüyen yurttaşımızı; “balıklı dere” yürüyüşümüze katılan ama yanlarına yiyecek almamış liseli gençlerin grubun sofrasına ortak olmasını; bakacak yürüyüşüne katılan yol boyunca “yahu ormanda ne kadar çok böcek, sinek varmış” diye şikayetçi olan ful aksesuar snop beyefendiyi ve daha onlarca anıyı tebessümle hatırlarız.
Dağların her zaman mistik güçleri vardır. Uludağ’ı kötü kullananlara sularını, havasını kirletenlere, doğasını tahrip edenlere bir söylenceden bahsetmekte yarar var. Belki kulaklara küpe olur! Antik dönemde Roma ordularıyla bile savaşabilecek kadar güçlenen Uludağ’ın eşkıyası Clarion çok zengin olmuştu. Romalılar bakmışlar ki bu eşkıya ile baş edemiyorlar; onu derebeyi yapmışlar. İyice şımaran eşkıya dağ’a saygısızlık yapmaktan çekinmemiş ve o çağda dağın kutsal sayılan domuzlarını öldürmüş. Ancak, belasını bulması uzun sürmemiş ne olduğu anlaşılmayan korkunç bir hastalığın pençesinde kıvranarak kahrolmuş.
Günümüzün şehir söylencelerine göre bu eşkıyanın hazinesini arayan kimi Bursalı zenginler detektörlerle dağı taratmakta; aynı söylencenin peşindeki diğer defineciler ise kazma kürekle delik deşik etmektedir.
Başımızı kaldırsak göreceğimiz, elimizi uzatsak tutacağımız kadar yakın bu muhteşem dağın gerçekten farkında mıyız? Uludağ, doğa yürüyüşleri, dağ koşuları, kayak, kayaklı yürüyüş, yamaç paraşütü, kampçılık gibi bir çok faaliyete imkan tanıyor.
Tarih ve doğanın harmanlandığı böyle bir nimeti sportif aktiviteler yoluyla da olsa daha çok Bursalının fark etmesi ve sahiplenmesi gerekiyor.
30.12.2005
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder