KIŞ SPORLARI VE ÇIĞ
başımızın tacı dağlarımız var
dünyanın en lezzetli balıklarının kuyruk oynattığı denizlerimiz
anamız avradımız olan ovalarımız
altında düğün dernek kurduğumuz bir de güzel gök kubbemiz var ki
değmeyin
değmeyin keyfimize gitsin
****
Geçen gün Bursanın Sesi’nde haber edilen derelerin kirletilmesi, ovalarımızın sanayie ve yerleşime açılması, denizlerimizin korumasızlığı ve daha bir dolu olumsuzluklar çevre felaketleridir.
Bununla beraber insanlar için “doğal felaket” olarak nitelenen doğanın döngüsel süreçleri vardır. Türkiye’nin zengin doğası ve coğrafyası deprem, sel, çığ gibi birçok devinimi içinde barındırır. Bu bir anlamda “malı mülkü çok olanın başı daha çok ağınır” özdeyişinin somuta yansımasıdır.
Bunlardan biri olan çığ, dağcılar, kayakçıları ve diğer doğa sporcuları için zaman zaman tehlike oluşturur. Dağ turizminin çok yaygın olduğu Alplerde dağ kazalarının yaklaşık % 4’ü çığlar nedeniyle gerçekleşmektedir.
****
Ülkemizde çığların % 90’ı Ocak, Şubat ve Mart aylarında oluşmaktadır. İşte daha birkaç gün önce Palandökende Ukraynalı turist Suitlana Zoabiyakçi çığ düşmesi sonucu kayboldu, halen aranıyor. Aynı yerde 1996 yılı aralık ayının son günlerinde Erzurum Kayak Kulübünün 6 gencecik sporcusu yine çığ düşmesi sonucu ebediyete intikal etmişlerdi.
Bir doğal afet olarak çığlara karşı önlem almak kış turizm işletmelerinin görevidir. Bununla beraber özellikle dağcıların ve kayakçıların çığı tanıması önemlidir.
Dağın coğrafi yapısı, kar yağışının hızı, şekli ve niteliğine bağlı olarak diğer koşullarda oluştuğunda çığlar kopabilir. Çoğu zaman ses ya da depremler çığ oluşumunu tetikler.
Çığlar oluşumlarına ve karın niteliğine göre sınıflandırılır. Toz çığ, en sık rastlanan tiptir. Saatte 40 km. kadar süratlenebilir. Önünde yarattığı hava basıncı tahribat artırıcıdır. Tabaka çığ, sert ve ezilmiş karın titreşimlerle kaymasıyla oluşur. Tahmin edilmesi en zor tipidir. Ağır kar çığı ise kış sonunda ilkbaharda ağır kar kütlelerinin hareketlenmesiyle gerçekleşir.
****
Çığlardan korunmak mümkündür.
Dağların çığ bölgeleri genellikle bilinir. Bazen bu bölgelere atılan ses bombalarıyla çığ kontrol altında koparılır. Uluslar arası çığ bölgesi işareti olan sarı-siyah kareli bayraklarla bölge işaretlenir. Karlı bölgelerde yürüyüşlerde sırt bölgeleri tercih edilir. Dağcılar karda yürüyüşlerini sabah erken saatlerde veya akşama doğru yaparlar.
Çığa yakalanma durumunda, aşağıya doğru değil yana doğru kaçılır. Elde bulunan baton, buz baltası v.b malzemeler yaralanmalara neden olmaması için hemen atılır. Toz çığın üstünde kalınırsa sırtüstü ayaklar aşağıda olacak şekilde “yüzmeye” çalışılır. Çığ ölümleri genellikle boğulmayla gerçekleşir. Kara gömülmeden önce derin bir nefes alarak göğüs kafesi şişirilir. Kollar ve eller yüz önünde tutularak solunum boşluğu oluşturulur. Çığ altındaki kazazede eğer hareket edebilme imkanı bulursa bulunduğu yeri genişletir. Yön tayini sağlayarak dışarı çıkmaya çalışır. Ancak ağır ıslak çığlarda altta kalındığında yaşam şansı çok azdır.
Doğanın normal yaşamı içindeki çığ, deprem, sel, fırtına insanlar için gerçek bir “felaket” olabilir. Ancak, unutmamalıyız; akılla sağlanacak uyum, sevgiyle korunacak bu coğrafya, bu doğa bizim...
04.01.2006 / BURSANIN SESİ GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder