28 Oca 2011

çılgınlık aklın ta kendisidir, bazen...

SAHA TOPRAK, KALELER FİLESİZDİ*...

Metin Tokat daha 10. dakikasında maçı durdurmuştu. Oyunculara oynamak isteyip istemediklerini sordu. “Hayır” yanıtını alınca da Samsun 19 Mayıs stadındaki 15 bin taraftarın protestoları arasında maçı tatil etti. (9 Eylül 2001) Hakemin gerekçesi alışılmış türden değildi: henüz ilk yarının başında sahanın çimleri kalkmış ve zemin bozulmuştu. Futbolculara bu durumun spor sakatlanmalarına yol açabileceğini söyleyen hakem, oyuncuların onayını aldıktan sonra maçı bitirmişti.
Gerçekten de spor alanlarının fiziki yapısı yani zemin, ışıklandırma, ses, iklimsel şartlar ve çevre düzenlenmesi sporcu sağlığı açısından son derece önemlidir.
Özellikle zemine bağlı spor sakatlanmaları sık karşılaşılan durumlardandır. Futbolda, teniste, atletizmde, judoda, voleybolda, kayakta zemine bağlı yaralanmalar az değildir. Futbolda ayak bileği burkulmaları düzensiz zeminle ilgili oluşabilir. Toprak sahalardaki düşmelerde, sürtünme yaralanmaları kaçınılmazdır. Atletizm sahalarının yarışmanın türüne uygun olmaması en hafifinden kas zedelenmelerine yol açar. Judoda tatami denilen 4–5 cm. kalınlığındaki minder zeminler atma ve düşmelerin şiddetini azaltırlar. Voleybolda zemin ile vücut arasındaki sürtünme sorunlarını ortadan kaldırmak için zemin özel bir malzeme ile kaplanarak yaralanmalar engellenmeye çalışılır. Halı sahalar diye bilinen “suni çim sahaların” zeminleriyle ilgili olarak kapsamlı bir yönetmelik vardır. Ne yazık ki çok az işletme bu yönetmeliğe uygun faaliyet göstermektedir. Beton üzerine serilmiş halı zemine sahip, denetimsiz tesisler spor sakatlanmalarının en dramatik yaşandığı alanlardır.
Bununla beraber, spor alanlarının çevresinde sporcunun yavaşlayabilmesi ve çevredeki başka şeylere çarpmaması için “emniyet boşlukları” olmalıdır. Bursa Atatürk Spor Salonunun bu amaçla bir tadilat geçirdiği biliniyor. Bisiklet ve motosiklet yarışlarında sağlanması gereken emniyet boşlukları yaşamsal öneme sahiptir.
Diğer taraftan, ışıklandırma, ses, sıcaklık durumu hatta hava kirliliği gibi çevresel faktörler sporcunun sağlığını etkiler.
“Tesis yok abi” yakınması uzun yıllar Türk sporunun en klasik teranesi olmuştur. Ancak geldiğimiz noktada biliyoruz ki tesisin var olması tek başına yetmez en az o kadar standartları da önemlidir. Nihayetinde insan sağlığını gözetmeyen bir sportif etkinliğin ne anlamı ne yeri ne de değeri vardır.
“Çılgın dedelerimiz” kurtuluş savaşı ahvalinde cephede yapılacak bir maç için bile bütün ayrıntıları düşünmüşlerdi. Büyük taarruzdan önce Batı Cephesi komutanlarının toplanması gerekmişti. Düşmanın dikkatini çekmeden hazırlık planlarının gözden geçirilebilmesi için Akşehir’de bir futbol maçı organize edilmesi kararlaştırılmıştı. Cephe karargâhı ile kolordu karması 28 Temmuz Cuma günü (1922) futbol maçında karşı karşıya geleceklerdi.*
Akşehir’deki cephe istihkâm birliği bir alanı futbol sahasına çevirdi. Saha toprak, kaleler filesizdi. Ancak, iki sıralı tahta tribün bile yapılmıştı. Kalecilerin dizleri korunmak için sargı bezleriyle sarılmıştı. Uzun şortlu ve postallı oyuncuların bir takımı kırmızı diğeri beyaz forma giymişti. Futboldan anlayan anlamayan herkesi çok eğlendiren maç 2–2 bitti. En önemlisi de 300 yıldır taarruz yapmamış bir ordunun komutanları bu maç yoluyla dikkati çekmeden düşman hattını yarma planlarını etüt edebilmişlerdi.
Taarruz başladığında maç ortadaydı; üstelik hakemler de taraflıydı. Ama bu sefer mazlumların takımı kazanacaktı. Düşman ateşten bir topun aleviyle İzmir’den denize sürülecekti!
*Şu Çılgın Türkler/ Turgut Özakman S:579

02.01.2007

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder